|

Kitap İncelemesi | Martin Eden

Amerika’nın ikonik romancısı, kısa öykü yazarı ve aktivisti Jack London, 1903’te yayınlanan “Vahşetin Çağrısı” ve 1906’da yayınlanan “Beyaz Diş” adlı eserleriyle tanınır.

Jack London, 12 Ocak 1876’da San Francisco, Kaliforniya’da doğdu. Jack London’ın annesi Flora Wellman ile babası William Henry Chaney’nin evli olup olmadığı kesin olarak bilinmiyor. Chaney, Flora’dan ayrıldığında Flora, John London ile evlendi ve Jack onun soyadını aldı. Flora’nın ikinci evliliği Jack’e iki üvey kız kardeş kazandırdı. Kız kardeşlerinin isimleri Eliza ve Ida idi. Aile, Jack London’ın ilkokuldan mezun olduğu Oakland’a yerleşene kadar birkaç kez taşındı. Düşük gelirli işçi sınıfı bir aileden gelen Jack London, ailesine destek olmak için 10 yaşındayken “gazete çocukluğu” yaşamak zorunda kaldı. Jack, zorlu bir ortamda yaşamasına ve her gün hayata tutunma mücadelesi vermesine rağmen asla pes etmedi ve geleceğine dair umutla bir çocuk olarak yaşamaya devam etti. Okumayı ve yazmayı çok seviyordu. Oakland’da bir kütüphane keşfettikten sonra edebiyat dünyasının içinde kaybolmaya başladı. Bu süre zarfında Jack London bazen konserve fabrikasında, bazen de kenevir fabrikasında çalıştı. Pencere temizlemekten bekçiliğe kadar çeşitli işlerde çalışarak geçimini sağlamaya çalıştı. Bu arada yelken açmayı da öğrenmeyi ihmal etmeyen Jack London, borç aldığı parayla ucuz bir şalopa satın aldı ve körfezde istiridye avladı. Maalesef işler yolunda gitmedi ve Jack London’ın yeni gelir kaynağı olan küçük yelkenli sloop’u çalınıp dilenmeye başladı. Jack London’ın bu zor günleri, yazarın toplumsal sınıf sistemine ve insan davranışlarına karşı görüşlerini oluşturmasına neden olmuştur. Daha iyi bir hayat yaşama arzusuyla Kaliforniya’ya döndüm ve Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’ne girdim. Ne yazık ki maddi sorunlar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı. Jack London eğitim yıllarını çalışarak geçirdi ve bu arada uzun süre yazarlıkla meşgul oldu. 1893 yılında Sibirya ve Japonya kıyılarına yelken açtığı sloopta Japonya Kıyılarında Tayfun öyküsünü yazdı. Bundan sonra Jack London yazmayı daha ciddiye aldı ve yazar olarak başarılı bir kariyere başladı. 1896’da Sosyalist İşçi Partisi’ne katılan Jack London’ı, 1908’de yayımlanan ünlü romanı Demir Ökçe’de rahatlıkla görüyoruz. Jack London, 1897’de Altına Hücum sırasında Londra’dan ayrılarak Klondike’ye gitti; Ancak orada altın bulamadı ve bu da yetmezse hastalandı. Zorlu bir kış mevsiminin ardından Londra, Ateş İnşa Etmek adlı öyküsünü yazdı. Makaleleri önemli aylık dergiler The Overland ve The Atlantic’te yayımlandı. Altına Hücum sırasında yaşadıklarını anlattığı kitaplarla iyi bir gelir elde etti. Oldukça zor bir hayat geçiren Jack London, yazarak gelir elde eden ender yazarlardan biriydi. 22 Kasım 1916’da, günümüzde Jack London Eyalet Tarihi Parkı olarak bilinen çiftliğinde vefat edene kadar onlarca öykü ve kitap yazdı.

Jack London’ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, toplumsal ve ideolojik konulara odaklanan içeriğiyle 20. yüzyılın başında Amerikan edebiyatında geniş kabul gördü. London, farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklılıklarını ortaya koyarken, Amerikan toplumunda statü ve zenginliğin hayati önemine dikkat çekiyor. Romanın ana temalarından biri de başarı ve refaha giden yolun sosyal sınıf gözetmeksizin herkese açık olması olarak özetleyebileceğimiz Amerikan Rüyası’dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı…

London, bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini konu alan romanı Künstlerroman geleneğinde yazdı. Martin’in, aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşme mücadelesinin öyküsünü anlatıyor. Ancak kahraman amacına ulaştığında motivasyonunu ve heyecanını çoktan kaybetmiştir ve artık trajik bir sona doğru sürüklenmektedir…

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir